Ana içeriğe atla

lorem ipsum

 

 

benim kendi letatlinim?

bknz- letat (rusça) uçmak


                                       uçabildim mi yoksa kendi “çantalarımın” mahkumu muyum?



baggage mi demek istediniz?

 

 

lorem ipsum

 

 

Maslak, İstanbul’un finansal ve kurumsal kalbi olarak, kapitalist mekânsal üretimin en temsilî örneklerinden biridir. Buradaki kentsel dokuda her şey belirli bir düzene, verimliliğe ve görünürlük ilkesine göre
düzenlenmiştir: cam cepheli plazalar, kontrollü geçiş alanları, modüler ofis planları ve sürekli işleyen güvenlik sistemleri.
Maslak gibi bölgelerin steril, sürekli parlayan, pürüzsüz yüzeyleri; her iz bırakma ihtimalini silmek, geçmişle bağ kurmayı imkânsızlaştırmak için tasarlanır.
Her temizlik işlemi bir silme, her cam yüzey bir unutma aracıdır.
 

 

 

Bu proje, Maslak’ın yüksek cam kulelerinin tam kalbinde, onların gözden kaçırdığı,
haritaya işlenmemiş, algoritmaya düşmemiş bir zaman ve mekânın mümkünlüğünü araştırıyor.
Kentsel bellek silinirken, yüzleri olmayan Uykudaların arasında, yitip gitmeye karşı küçük bir direniş? alanı olarak yerleşiyor.

 

 

 

 

Maslak sokaklarında yürürken çatlakların içinden yıldızları fark edenler için bu, sadece bir bina değil; bir an(ı) alanıdır. Her çatlak bir hatıranın izini taşır, her yansıma zamanın gecikmiş bir kırıntısıdır. Bu mekânda hiçbir şey tamamlanmaz. Karabiber’in dediği gibi: “Taslak, sonsuzdur.”

 

Kapitalist zaman, Walter Benjamin’in deyimiyle “boş ve homojen zaman”dır.: Ölçülebilir, bölünebilir, sonsuzca tekrarlanabilir bir çizgi. Her an bir sonrakine hazırlık olarak tasarlanır.(Senjamin, W. (1940/2009). Tarih Kavramı Üzerine)

Ancak bu proje, o düz çizgiye karşı bir kıvrım oluşturur. Aynı köşeyi üç kez dönüp hâlâ aynı yerde buluyorsanız kendinizi, artık yalnızca mekân değil, zaman da ölçülemez hale gelmiştir. Bu durum, kent planlamasının rasyonel düzenine, numaralanmış sokaklara, saatle tanımlanmış gündelik yaşama, hesaplı boşluklara bir başkaldırıdır.


Burada harita işe yaramaz, GPS sinyali kesilir, yön duygusu bozulur. Çünkü bu yapı,
yönlendirici değil; dolaştırıcıdır. Zamanın doğrusal değil, döngüsel veya kıvrımlı deneyimlenebileceği, belleğin mimariye nüfuz ettiği bir varlık biçimi önerir.

Mekân, artık geçmişin tekrarına değil, henüz hatırlanmamış ya da hiç yaşanmamış geleceklere açılır. Bu, hem bir mimari hem de zihinsel bir sapmadır: Rotadan çıkmak,mekânı algoritmalardan kurtarmaktır.

 


 

 

 sınırbölge:

telörgülerin ve kilitlerin, alelade bakım onarım binalarının baskılanmış ve tarihin pasını taşıyan sahipsiz toprakların gayriresmi ve düzensiz mimarisinin alanıdır - svetlana boym, off-modern mimarlık
 
 



 

Bu yapının duvarlarında çizikler var.
Pembe Tuz’un bıraktığı gibi. Camlarında gecikmiş yansımalar... İçinde raflar var ama kitapların  isimleri yok, çünkü her şey hâlâ yazılıyor.Kan Portakalı’nın güncesi gibi.


Bu yapı, Maslak’ın her gece ışıkları sönmeyen  ofislerine, sabah gelmeyen otobüs duraklarına, sokağın adını kaybeden tabelalarına bir cevap. Yarıkta yaşayanların, yüzü olmayanların, camdan yansımasına gecikmeli bakanların evi.




Ve bir gün, biri daha gelecek. Elini cama koyacak. Belki sen, belki bir başka Uyanık. Bu mekan, seni hatırlayacak.

 



Kule taslağımı gösterdim. O baktı, kaşlarını çattı.
"Sürekli dönen katlar mı?" dedi.
"Evet," dedim.
"Nerede duracak?"
"Durmayacak."
Başını salladı.
Önce hata aradı konuşmak için bana baktı ve ilk defa gözümün bebeğinden fazlasını gördü.

 


"İlgilendiğim şey mimarlıkta sembolik biçimler değil;düşünsel türler, düşünce sistemleri ve disiplinler aarasındaki çatlaklarda beliriveren mimarlık"
-svetlana boym

Arendt özgürlüğü insanları “modern yaşamın
rutinleşmesinin ve otomatikleşmesinin ötesine iten ve esas itibariyle tuhaf bir şey olarak ifade eder




 

Heidegger, "kaygı deneyimiyle, aynı anda hem iticilik hem de çekicilik uyandırarak, 'hiçbir şeyin' ortaya çıktığını görüyoruz" diyor.



 kaygı deneyimi ve hiçlik mekan karşılığı bulunması belki pek de zor olmayan ama yine de mimarideki yerini sorgulatan bir konsept oldu.
Programı olmayan bir bina bu kaygıya yeterince götürür mü bizi daha fazlasını yapmalı mıyım ne noktada mimariden çıkıp heykelleşirim yoksa çoktan yanlışlıkla heykelleştim mi?
 



Plaza çatlağından
                                                   ışık sızdı.


 Rengi tanıyamadım.
                                               Turuncu mu, gri mi?
 
Kararsız kaldı.
Keşke pembe olsaydı
-the_niLee 



                               

 

 
 
 
 

 

 

 

Yorumlar