Ne kenttir orası ne deniz;
Sadece içsel göğe açılan bir kuş izi.
Sadece içsel göğe açılan bir kuş izi.
üzerine bin kez yazılmış ama hiçbir iz tam silinmemiş, geçmişin silinmemiş izleri üzerine kendini yeniden inşa ettiğin..
palimpsest bir içsel manzara mimarisidir, kişinin kendi bilinçaltıyla karşılaştığı, hatıralar ve arzularla örülmüş bir liminal alandır.
kentteki anıların, anların haritası
"Anı Tarlası" — geçmişin izlerini barındıran, kentin içinde saklı kalmış, ama kentten özgürleşmiş kişisel bir coğrafya..
Palimpsest, sadece bir kentten kaçış değildir; kentten arta kalanlarla bir kendilik kurgusudur. Her köşe, terk edilmeyen bir anıyı gizler.
Anıların üzerlerine yeni katlar bindirilmemiştir; tersine, eski izler kazınmış, saydamlaştırılmış ve yeniden okunur hale getirilmiştir.
Tıpkı bir palimpsest metni gibi, binanın tüm yüzeyleri siline siline yeniden yazılmış hayatlarla doludur.
KENT
"Başka diyarlara, başka denizlere giderim, dedin.
Bundan daha iyi bir kent vardır bir yerde nasıl olsa.
Sanki bir hükümle yazgılanmış bir çabam;
ve yüreğim sanki bir ceset gibi gömülmüş oraya.
Daha ne kadar çürüyüp yıkılacak böyle aklım?
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam burada
gördüğüm kara yıkıntılarıdır hayatımın yalnızca
yıllar yılı yıktığım ve heder ettiğim hayatımın."
Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler.
Hep peşinde, izleyecek durmadan seni kent. Dolaşacaksın
aynı sokaklarda. Ve aynı mahallede yaşlanacaksın
ve burada, bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların.
Hep aynı kente varacaksın. Bir başka kent bekleme sakın,
ne bir gemi var, ne de bir yol sana.
Nasıl heder ettiysen hayatını bu köşecikte,
yıktın onu, işte yok ettin onu tüm yeryüzünde.
Kavafis
DENİZ MELTEMİ
Hayır yok tenden artık; hatmedildi kitaplar.
Ah! Bi kaçsam! bilirim, o mest kuşlara diyar,
Bir akl'almaz köpükle göklerin arasında.
Bir şey tutamaz gayrı, gözlerin aynasında
Yanan bahçeler bile, bu deniz kokan gönlü;
Tutamaz ne geceler, ne duran o hüzünlü
Boş kâğıtlar üstüne iğilmiş kandil öyle;
Tutamaz o çocuğunu emziren taze bile,
Gidiyoruz! Kalk, gemi! Yalpanı vur şöyle bir,
Ve sonra al bir günâ âleme doğru demir!
Ümitten onca çekmiş sıkıntı şimdi, dersin,
Hayır duasına mı kanmakta mendillerin?
Belki de bu direkler, fırtınalara davet,
Nâçar bir gün yığılır güverteye...Ne imdat,
Ne görünürde ada ve ne kürek ne yelken;
Ama sen geçme gine gemici türküsünden!
Mallarme
Giriş, bir eşik mekânıdır. Deniz kokar, rüzgâr seslidir. Sanki içeri girmek değil de içinden geçmek içindir. Girdikçe ağırlaşmazsın — tersine, hafiflersin. Bu eşik,
"Deniz Meltemi"ndeki geminin kalktığı andır. Gözlerin hâlâ eski kente dönüktür, ama bedenin artık hareket halindedir.
Duvarlarda açılmış kuş oyukları, binanın hem hafıza
taşıyan hem de özgürlüğe açılan doğasını
somutlaştırıyor. Bunlar sadece kuşların değil, aynı
zamanda anıların, duyguların, kaçış arzularının
sığınağı.
Bu bina ne kaçtığın kenttir, ne varacağın liman.
Bu bina, sende kalan kenttir.
Yok saymaz, bastırmaz, ama daima dönüştürür.
Bir yolculuk değil, bir karşılaşmadır.
Palimpsest, klasik bir yapı değil, bir zihin haritasıdır. İçine giren herkes kendi kaybını, kendi duygusunu, kendi hikâyesini taşır.
Bu proje, kullanıcıya mekânın değil; kendi içinin mimarı olma şansı verir.
Ve bu yüzden, kentten kaçmaz —
kenti kendine dönüştürür.
kentten kaçtığın yer değildir; kentle beraber kendi olduğun,
kendi köşeni kurduğun,
kendini taşıyabildiğin sonsuz ve içkin mekândır.
yavaşça kayar. Bazen bir oyuğa denk gelir, bazen
sadece dokuyu aydınlatır. Duvarlar bu ışıkla beraber soluk
soluk parlar, sonra tekrar içine çekilir.
Yapının içi sessiz, ama bu ışık ve
yüzey ilişkisiyle sürekli değişir. Her şey sabit ama hiçbir şey
belki susulur.
Odalar bir harita gibi değildir. Planlı değil,
duygulu bir akışla yerleşmiştir.
Burası başka bir yer değil — burası senin içinin yeri
Birinin oturduğu sandalye, yerinden kaldırılmıyor. O hâlâ orada gibi.
Seni takip eden kent burada yankılanmaz, yumuşar.
senem feyza
Yorumlar
Yorum Gönder