Ana içeriğe atla

son ve sondan sonrası

 

                hiçbir şeyin ait olmadığı yer

tanımsız ve geçici mekânları okuma çabası, mimari bir arayışla dönüştürme denemeleri

Bu proje, kimliğini yitirmiş [veya tek bir kimliğe sahip olamayan] kentsel alanda, anılar aracılığıyla yeni bir bağlam kazandırmak için mekânın fiziksel olmayan ama var olan bileşenleri [anları] –duygu, deneyim, kayıp, alışkanlık, hafıza– görünür kılınarak bir anlam üretme pratiği.

"kimliksiz mekân" (non-place),kullanıcıların aidiyet geliştiremediği, geçmişe veya kişisel deneyimlere dair bağ kuramadığı geçici alanlar. 

Mecidiyeköy Meydanı da bu bağlamda, kentsel ölçekte işleve indirgenmiş, yoğun ama tanımsız, dolaşım odaklı bir geçiş alanıdır. Mekânın fiziksel varlığı güçlü olmakla birlikte, kullanıcılarıyla kurduğu ilişki zayıftır; belleğe tutunmayan, temsil edilemeyen bir "boşluk alanı”dır.  Alan yalnızca bir fiziksel bir geçiş değil, aynı zamanda toplumsal bellek ve kişisel duyguların katmanlaştığı bir arşiv [anı tarlası] niteliği taşımaktadır. 



Bu geçiş alanı ve çevresinde yakalanan anıların mekâna yansıması, yapının zemin, çevre ve kamusal akışla kurduğu ilişki üzerinden biçimlenmiştir; böylece anıların mekânsallaştırılmasına yönelik sızma deseni pratikleri geliştirilmiştir.

Sızma pratikleri mekânsal bir sistem önerisinden çok, anı ve alan arasında kurulmuş duygusal, geçici ve tamamlanmamış bağlantıların izlerin arayışı, anıların mekanla kurduğu kırılgan ilişkiyi görünür kılma stratejisi.

yayılım; geçişler, eşikler, belirsizlik alanları üzerinden kurgulanır. Mekân burada hatırlamanın ve unutmanın eş zamanlı zeminidir.



Eşikler arası kentteki akış ve durgunluk arasında parçalanma, katmanlaşma 
|geçiş ve akışa eşlik eden, onunla çatışmadan var olan anlam katmanları




Mezarlık, kentsel belleğin, durağanlığın ve sessizliği temsil eden bir eşik iken; meydan, hızlı geçişler, anonim karşılaşmalar ve sürekli devinen akış üzerinden tariflenir. Bu ikili zıtlık arasında, üst kotta konumlanan viyadük, hem fiziksel hem sembolik olarak sürekliliği ile kentteki süreksizlikleri, kopuşları ve eş zamanlılığı bünyesinde barındıran bir geçiş yapısıdır. 











Tüm bu katmanların kesişiminde, sessizlikle gürültünün, kalıcılıkla geçiciliğin, bireysellikle kolektifliğin bir arada bulunduğu bir eşik alanında var olur.











kentsel akışın en yoğun olduğu noktada, geçip gidenleri bir  anlığına durduran eşik

Strüktürün zemine noktasal temasıyla oluşturulan geçirgen boşluklar, yalnızca hareketi yönlendirmez; aynı zamanda duraklama alanları yaratır. 




Gölgeler, sadece fiziksel bir konfor değil, aynı zamanda yoğun akışın içinde bireysel bir geri çekilme olasılığı; hareketin içinde durma, gözlemleme ve fark etme alanı. zamanın yavaşladığı, dikkatlerin keskinleştiği bir ara durum yaratma potansiyeli | durmanın ve fark etmenin değerini vurgulama




Bu anlatı son ve sondan sonrası teması altında yakalanan anıların bir izdüşümüdür. Kimliksiz alanda karmaşık, kaotik ve parçalanmış deneyimlerin bir bütün hikâyesini anlatmaktan öte; parçalı, kesintili, zamansal olarak kırık bir anlatılar kümesidir. Kişi bu deneyime sahip olmasa bile sezgisel olarak tanıdık gelen, ortak duyguların peşine düşülmüş, böylece kolektif hafızanın bir parçası haline gelmiştir. Anlatı, tekil bir geçmiş değil, olasılıkların, yarım kalmışlıkların ve belirsizliklerin toplamıdır.


hızla...




“Son”, aidiyetin çözüldüğü, bireyin çevresi ve kendisiyle olan ilişkisinin koptuğu bir kapanış hâlini temsil ederken; “Sona”, bu kopuşun hemen öncesinde yaşanan, yönsüzlük ve belirsizlikle tanımlanan eşik anları görünür kılar. “Sondan Sonrası” ise, bu kırılmanın ardından kalanlarla yaşama çabasıdır. [ kırılma, dönüşüm ve yeniden kurma süreçleri ]




bir oda; şeffaf duvarlar, dışarıyı içeriye karıştıran. aydınlık, ama tedirgin edici değil, dinginlik taşır. kumaşla kaplı duvarlar, anıları hatırlatan, belirsiz...







yüzeyde anıların kırık yansımaları, anıların saklandığı bir katman. antika eşyalar; geçmişten kalma, bekleyen, unutulmuş...bir zamanlar burada yaşayan birinin izleri gibi...



zemin, seslere giderken, adımların sesini yok eden. yığılı kumaşlar bir duvar gibi belirir. an, ilerleyememenin mekanıdır. her adım, bir yankının yerine boşluğu getirir. burada zaman, bir kumaş gibi kıvrılmış...










Yorumlar